3.08.2012

NAS SURESİ

Pin It

31.07.2012


WALI BAND ~ TOMAT (TAUBAT MAKSIAT)


Pin It

Wali Band ~ Ya Allah FULL SONG WITH LYRICS 2


Pin It

27.07.2012

KIYAMET NASIL KOPACAK ?

Pin It

26.07.2012


Çeçen Milli Marşı - Türkçe


Pin It

ALLAHU EKBER MUHAMMED REHBER


Pin It

25.07.2012

Filistin

Pin It

kardeşim sen özgürsün - أخي أنت حرٌّ - ahi ente hurrun


Pin It

AĞLAMA DUVARINDAKİ TANIDIKLAR


Pin It

Arapça Filistin Marşları 1


Pin It

24.07.2012

Yermük Savaşı - Halid Bin Velid & El Ka Ka

Pin It

القعقاع بن عمرو التميمي- معركه الفرس ( mutlaka izle )

Pin It

23.07.2012

Suriye de kentlere pkk bayrağı dikildi !


Suriye'de Kürtler'in yoğun olarak yaşadığı ve Batı Kürdistan olarak anılan bölgede bir çok kent PKK'nın eline geçti. 2 bin PKK'lının bu kentlere yerleşerek kontrolü ele geçirildiği ve resmi binalara PKK bayrağı çekildiği haber veriliyor.

Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesel yönetiminin resmi yayın organı Peyamner ise Suriye’de Kürt nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı ve “Batı Kürdistan” diye tanımladığı bölgenin Baas rejiminin askerlerinden temizlendiğini, bölgedeki tüm devlet binalarının Kürt yöneticilerin eline geçtiğini bildirdi.

Ajans, devlet binalarına PKK ile onun Suriye kolu olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) bayraklarının asıldığını duyurdu. Suriye Kürdistan Uzlaşı Partisi lideri Fevzi Şangal ise Suriye’deki en büyük Kürt kenti olan Kamışlı’da da yönetimin alınması için askeri boyut dahil her türlü hazırlığın yapıldığını, Özgür Suriye Ordusu ile anlaşma sağlandığını söyledi.

2 BİN PKK'LI YERLEŞTİ

Afrin, Derik ve Kobani gibi büyük Kürt kentlerinin ele geçirilmesinden sonra 2 bin PKK militanı hemen bu Kürt kentlerine konuşlandırıldı ve kontrol noktaları oluşturuldu.
Oluşturulan kontrol noktalarından muhaliflerin geçişine de izin verilmedi. Suriye ordusundan kaçan 650 Kürt askerin de Barzani’ye bağlı peşmergeler tarafından Erbil’de verilen eğitimin ardından bu Kürt kentlerine gönderildiği açıklandı. Bu da Barzani’nin hem PYD’ye hem de Suriyeli Kürt gruplara verdiği destek olarak algılanıyor.

Kürtler dün ele geçirdikleri kentlerde yönetimi de resmen devraldıklarını duyurarak Kürt bölgelerinin yönetimini tek elde toplayan bir ‘yüksek komite’ ile eğitim, sağlık, güvenlik alanında faaliyet gösterecek komiteler kurduklarını duyurdu.

BAŞKENT BİLE BELİRLEDİLER
Suriyeli Kürtler şimdi başkent olarak gördükleri Kamışlı’yı Esad rejiminin elinden alabilmek için yeni bir operasyona hazırlanıyor. Barzani’ye yakınlığıyla bilinen Kürt gazetesi Rudaw’a konuşan PYD yetkilileri de Kamışlı’daki Esad yanlısı yönetiminin ‘hayatlarının bağışlanması karşılığında’ yönetimi Kürtler’e devretmeye hazır olduğunu yazdı. Buna rağmen Suriye’nin düzenli ordusunun Kamışlı çevresinde önemli gücü bulunuyor. Bu nedenle KNC üyesi Heyam Akil, ‘Kamışlı’yı ele geçirmemiz birkaç gün alabilir’ açıklaması yaptı.
Öte yandan PYD ile Kürt gruplar arasında varılan uzlaşma ile yeni yönetimin bayrağının ‘Ala Rengin’ yani Kürdistan bayrağı olmasına karar verildi. Ala Rengin, ‘Parlak Bayrak’ anlamına geliyor ve Kuzey Irak’taki özerk Kürt yönetimi tarafından da resmi bayrak olarak Irak bayrağının yanında kullanılıyor.

ESAD KASITLI OLARAK MI BIRAKTI?

İsrail istihbaratına yakınlığıyla bilinen Debka sitesi Suriye lideri Esad’ın Türkiye’den intikam almak için PKK’nın Kürt bölgelerinde kendini göstermesine izin verdiğini ileri sürdü. Debka, Şam’da Milli Güvenlik Merkezi’ne düzenlenen bombalı saldırıda aralarında Savunma Bakanı ve eniştesinin de bulunduğu 4 kurmayını kaybeden Esad’ın, saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tuttuğunu, Türkiye’yi zor durumda bırakmak için PKK kartını oynadığını yazdı. İddiaya göre Esad’ın askerleri Kürt bölgelerinden bilinçli olarak çekildi. PKK’nın Suriye kolu PYD’nin buraya militanlarını konuşlandırmasına da izin verildi. Bu sayede PKK’nın sınır bölgesinde rahat bir hareket alanı kazanarak Türkiye’ye yönelik saldırılarını Suriye topraklarından rahatça koordine edebilmesine olanak sağlanmış oldu.

Sıra Türkiye de mi ?  gelecek zamanlarda bunun cevabını alacağız . 
Pin It

ÇEÇENYA SAVAŞI ( ŞAMİL BASAYEV )

Pin It

ÇEÇEN ASLANLARI-CHECHEN LİONS

Pin It

ŞEYH ŞAMİL ( ÇEÇENİSTAN ) 

Pin It

22.07.2012

ديتوا بين الشيخ مشاري العفاسي و Coskun gezer في سويسرا

Pin It

21.07.2012

جديد مشاري العفاسي ياما كان 2011 - تصميم مياو 

Pin It

ESTAĞFİRULLAH 

Pin It

Turkish Special Forces - (16:9 Widescreen-5.1 Dolby Surround) 
( Türk ordusu . Turkish army ) 


Pin It

KUTSAL GİZEMLER FULL - İSLAMA BİNLERİ DÖNDÜREN FİLM
( mutlaka izle mutlaka ) 


Pin It

İncil'den Açık bir HATA örneği :


Matta İncilinin 27.bölümünde Yahuda İskaryot'un İsayı ele vermesi karşılığında bazı din adamlarından otuz gümüş aldığı sonraki gelişmeleriyle birlikte anlatılır.İhanet eden öğrenci Yahudanın bu davranışı yazar tarafından şöyle kaydedilmiştir :

 
Böylece Yeremya peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu:

İsrail oğullarından kimilerininO'na biçtikleri değerin karşılığı olan otuz gümüşü aldılar ve Rab'bin
bana buyurduğu gibi,çömlekçinin tarlasını satın almak için harcadılar. (27:9)
Yukarıda alıntıda bulunduğum ayette kaydedilmiş sözde bildirinin Yeremya peygamberaracılığıyla bildirildiği idda edilmektedir.Halbuki Yeremya peygamberin böyle bir bildirisi YOKtur.

Matta incilini kaleme alan yazar kimse , bu noktada bir hata yapmıştır.

Yazar idda ettiği bildiriyi Yeremya'nın söylediğini zannetmektedir.Halbuki Yeremya'da değil Zekerya'da benzer bir ifade vardır.Yani yazar açıkça ADRES ŞAŞIRMIŞ yanlış bir bilgi öne sürmüştür.Bu hristiyanların kutsal kitap için kullandığı " her ayrıntısına kadar doğru " sloganını daÇÜRÜTMEKTEdir.

Bu tesbiti yerinden görmek için Zekerya'dan ilgili ayeti buraya asıyorum :

Onlara, ''Uygun görürseniz ücretimi ödeyin, yoksa boş verin'' dedim. Onlar da ücret olarak bana otuz gümüş verdiler.

RAB bana, ''Çömlekçiye at'' dedi. Böylece bana biçtikleri parlak değer olan otuz gümüşü alıp RAB'bin Tapınağı'ndaki çömlekçiye attım.( Zek.11:12/13 )
Görüldüğü gibi Matta incilini kaleme alan yazar, sözde ön-bildirinin Yeremya peygamber aracılığıyla söylendiği yönünde AÇIK BİR HATA yapmakta olup Yeremya yerine "Zekerya peygamber aracılığıyla " demesi gerekirdi.

Sahte bir Ön-Bildiri ! :

Hristiyanlar Zekerya'da geçen bu bölümü İsa'ya uyarlamaya çalışmış,bu cılız metinden kendilerine "Mesih'te gercekleşen bir peygamberlik" yaratmışlardır.

İncillerde İsanın otuz parca gümüşe satıldığı yazılıdır.Bunun da eski bir peygamberliğin gercekleştiğinin kanıtı olduğu idda edilmektedir.Halbuki Zekerya'yı incelediğimiz zaman böyle bir şeyin mümkün olmadığı,ortada açıkça bir düzenbazlık olduğu görülüyor.

Zekerya'da bahsedilen "otuz parca gümüş" iyi bir şeyin karşılığı olarak Zekerya peygambere verilmektedir.Zekerya bu parayı "çömlekçiye" yani "hazineye " atmıştır.

İncilde ise tek benzerlik gümüş paranın miktarıdır.Koyun sürülerini güttüğü için ödenen para İncil'de kirli,lanetli olarak gösterilmeye calışılmaktadır. Üstelik Zekeryada bu parayla tarla satıldığı anlatılmıyor.

Bu yönleriyle ortada bir ön-bildiri yani peygamberlik yoktur.Eski antlaşmada bahsedilen parayla ,beklenen Mesih arasında bir bağıntı bulunmamaktadır.En azından bu bölümde bunu söyleyebiliriz.

Konuyla ilgili Çelişki I :

Matta kitabında çömlekçi tarlasını kimin satın aldığı çok açık ve net şekilde bildirilmektedir.Matta İncilinde çömlekçi tarlasını bazı din adamları satın almıştır.


  • Paraları toplayan başkâhinler...
  • Kendi aralarında anlaşarak bu parayla yabancılar için mezarlık yapmak üzere Çömlekçi Tarlasını satın aldılar. -Matta 27:6/7
Başkahinler Yahuda'nın fırlattığı paraları yerden toplamış bu paralarla gidip bir tarla satın almışlardır.Ayette açıkça bu söylenmektedir.

Öte yandan Elçiler kitabında tarlayı satın alan kişiler başkahinler değil Yahuda'nın kendisidir.

  • Yahuda bizden biri sayılmış ...
  • Bu adam, yaptığı kötülüğün karşılığında aldığı ücretle bir tarla satın aldı.


Mata İnciliyle Elçilerin işleri kitabı konuya ilişkin tutarsız ,çelişkili ayetler sıralamaktadır.Matta kitabında tarlayı satın alan kişiler Başkahinler iken Elçiler kitabında Yahuda'nın kendisidir.


Bu İncildeki tutarsızlığı gözler önüne sermektedir.

Konuyla ilgili Çelişki II :

Yahuda İskariot İsa'ya ihanet etmiş, bu ihanetinin karşılığında Başkahinlerden para almıştır.Yaptığı davranıştan ötürü sonradan pişman olmuş ve paraları tapınağın içindekiBaşkahinlere fırlatıp oradan ayrılmış ve kendisini asmıştır.

  • Yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı, gidip kendini astı. - Matta 27:5
Öte yandan Elçiler kitabı 1:18'de farklı bir olay anlatılıyor :



  • Bu adam, yaptığı kötülüğün karşılığında aldığı ücretle bir tarla satın aldı. Sonra baş aşağı düştü, bedeni yarıldı ve bütün bağırsakları dışarı döküldü.
Elçiler kitabı ,Matta'nın söylediğinin tam tersini yazmaktadır.Elçiler kitabının yazarına göre Yahuda hiç de paraları fırlat-ma-mış ,bu paraları beraberinde götürüp bir tarla satın almıştır.


Üstelik ölüm şekillerine baktığımızda da Matta Yahudanın kendisini astığını söylerken, Elçiler kitabının yazarı Yahudanın baş aşağı düştüğünü bu şekilde parçalandıp öldüğünü kaydediyor.

Hristiyanların konuya verdiği cevap ise tam bir komedidir; Yahudanın kendisini asarken ipin koptuğu bu şekilde tarlada düşüp öldüğünü anlatmaktadırlar.

Halbuki tarla topraktır ve bir insan boynundaki ipin kopmasıyla baş aşağı düşüp parçalanmaz.Dolayısıyla verilen cevap ortadaki çelişkiyi de gidermemektedir.

SONUÇ:

İncil hatalı,çelişkili, tutarsız bir kitap olup, tanrısal değil insansal bir üründür. 

Saygılarımla
Pin It

  كليب حياة جديدة - سمير البشيري
( mutlaka izle ) 

Pin It

دنياك جديد مشاري 2011 ألبوم بنات الريح 


( Mishari dünyevi yeni 2011 albümü )

 

Pin It

20.07.2012

Muslim Media- Abu Muawiah der Mafiaboss - Eid auf türkisch


Pin It

İslam Medeniyeti (Kısa Film)

Pin It

NİHAT HATİPOĞLU SOHBETLERİ

Pin It

NAMAZ KILMAYANIN HALİ 

Pin It

TİMURTAŞ UÇAR HOCA EFENDİ ( ASLIMIZA DÖNELİM ) 


Pin It

Nisa suresi 17-19 , Nisa suresi 29-30 , Ali imran 196-197 , Bakara suresi 214 ( kur'an )


Pin It

BAKARA 185-186 ( KUR'AN )

Pin It

BAKARA 153-157 ( KUR'AN ) 

Pin It

SAHABE KADINLARININ ÇARŞAFI





Yaz mevsimi, kimileri için açılıp saçılma mevsimi olarak algılanıyor Ama yine bazı hanımlar, Allah'ın tesettür emri gereği, yakıcı sıcaktan tesettürün serin iklimine koşacaklar Ve bu esnada bitmeyen tesettür tartışması, yine bütün hızıyla devam edecekMerak edenler için kısaca örtünmenin nereden çıktığını hatırlatmakta faydalar vardır

Müslüman kadınlara örtünme emri, Hicrî 4 yılda (Miladî 624) Zilkâde ayında farz kılındı Tesettür ayetleri inzal olunca, Peygamberimiz, tesettür ayetini sahabeye bildirdi Sahabeler tesettür emrini evlerindeki kadınlarına, kızlarına ilettiler Ve Müslüman kadınlar evlerinde buldukları kumaş parçalarına örtü yaparak büründüler
O dönemde müslüman kadınların tesettüre nasıl sarıldığını Hz Aişe validemiz şöyle anlatıyor:

"Vallahi ben, Allah'ın kitabı Kur'an’ı tasdik, onun indirdiğine iman bakımından Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim Nur Suresi’ndeki örtünme ayeti inince, erkekleri kendilerine varıp Allah'ın indirdiği ayetleri okumağa başladılar Herkes bu emirleri zevcesine, kızına, hemşiresine ve bütün yakınlarına okuyordu Kadınlardan hiçbiri istisna edilmemek şartıyla Allah'ın Kur'an’ında indirdiği emirlere uyarak, yünden ve pamukludan mamül örtülerine büründüler Ve sabah namazında Rasûlullah'ın arkasında, örtülerine bürünerek namaz kıldılar " (Buhari, Tefsirüs Süre 24-12)


İşte, Peygamberimiz döneminden, Kıyamet gününe kadar devam edecek örtünme emri, böylece müslümanların hayâtlarına girmiş oluyordu Bu yüce örtünme nimeti, fasıklar ve inkârcılar istemese dahi, müslüman kadınlarca şerefle sürdürülecek ve kıyamete kadar yaşatılacaktır

Örtünme Allah’ın Açık Emridir

Bazı art niyetliler ne derlerse desinler, müslüman hanım Allah'ın emri olduğu için örtünür İşte, bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurur:

"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir" (33/Ahzâb, 59)

"(Ey Muhammed) Mü'min kadınlara söyle; gözlerini şehvetli bakışlardan sakınsınlar, cinsel organlarını harama bulaştırmaktan korusunlar, (açmaksızın) görülmesi zaruri olanlar hariç süslerini göstermesinler, baş örtülerini yanlarına sarkıtsınlar

“Süslerini; (tabiî ve sun'i güzelliklerini) kocalarından babalarından veya kocalarının babalarından veya kendi oğullarından veya kocalarının oğullarından veya kendi kardeşlerinden veya kardeşlerinin oğullarından veya kadınlarından veya kızkardeşlerinin oğullarından veya sahip oldukları (cariyeleri)nden veya cinsî iktidarı olmayan hizmetçilerinden veya kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak çağda olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler Gizledikleri süslerini başkalarına bildirmek için ayaklarını da vurmasınlar Ey Mü'minler! Hepiniz Allah'a tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz" (Nur Suresi, ayet:31)

Örtünmeyle ilgili hadîs-i şeriflerden bir tanesini sizlere arz etmek isteriz
Peygamber Efendimiz (sav) de aşağıda sunacağımız hadîs-i şeriflerinde müslüman hanımları hâyâ ve iman timsali tesettüre davet etmekte ve şöyle buyurmaktadır:

"Ebu Bekir (ra) kızı olan Esmâ (ranha) üzerinde ince elbiseler bulunduğu halde, Rasûlullah'ın yanına geldi Rasûlullah hemen yüzünü ondan başka bir yana çevirdi ve ‘Ya Esma! Bir kadın hayız (görecek çağ)a ulaştığında, şundan ve şundan başka (bir yerinin) görülmesi iyi olmaz" Buyurarak, yüzüne ve iki eline işaret etti” (Ebu Davut, C4 s 62)


Yukarda verdiğimiz ayet ve hadisler, 1400 küsür yıllık bir uygulama olan tesettürün müslümanlar için bir farz olduğunu ortaya koymaktadır Örtünme kulluğun gereği bir ibadettir, namaz ve oruç gibi bir farzdır

Bu ayetlerden yola çıkarak, örtünme dört mezhepte de farz kabul edilmiştir Kadınların kadınlara ve mahremlerine, yani aralarında devamlı evlenme engeli bulunan erkek akrabasına karşı avret yeri, Hanefî ve Şâfiîler’e göre erkeğin erkeğe karşı avret yeri gibidir

Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde ağırlıklı görüş, kadının mahremi erkekler yanında el, yüz, baş, boyun, kol, ayak ve baldır hariç, bütün vücudunun avret olduğu ve örtülmesinin gerektiği yönündedir

Kadının yabancı erkekler, yani mahremi olmayan erkekler karşısında avret yeri yüzü, el ve ayakları hariç bütün vücududur Bu Hanefî mezhebinin görüşü olup diğer fıkıh mezheplerine göre kadının ayakları da avrettir

Bunun için müslüman hanımlar Allah'ın rızasını kazanmak ve O'nun bu farz emrini yerine getirmek için örtünürler Herhangi bir görüşe bir tepki olarak örtünmezler, ya da "Efendim, önceden kadınların saçları yemeğin içine dökülüyormuş da, yemeğin içine dökülmesin diye örtünmüşlermiş” gibi saçma iddia ve hezeyanlar için örtünmezler

Pin It

19.07.2012

Teravih namazı kılınışı

Pin It


NAMAZLA İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER


Şimdi, gönüllerin sultanı olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in namaz hakkındaki bir kısım hadis-i şeriflerini nakledeceğiz. Bu hadis-i şeriflerde, namaz kılmamanın dünyevi ve uhrevi cezalarından bahsedilmektedir. Ancak ilk önce şunu belirtelim ki, amacımız korkutmak değil, sevdirmektir; uzaklaştırmak değil, yakınlaştırmaktır; zorlaştırmak değil, kolaylaştırmaktır. Ama Müslüman bir toplumda yaşamasına, her vakit ezanların sesini işitmesine ve namazın kıymeti hakkında onlarca sözü duymasına rağmen kişi hala namazını terk edebiliyorsa, herhalde bu kişiye işlediği günahın büyüklüğü anlatılmalıdır; anlatılmalıdır ki, belki bu korkutma onun hidayetine bir vesile olur.


Hem bizim yaptığımız şey, sadece hakikatleri nakletmektir. Hakikatleri tebliğ eden ise Peygamberimiz Hz. Muhammed  (s.a.v.)’dir. Söz O’na aittir, kelam O’nundur, haber veren O’dur; biz sadece tebliğcileriz. Bu sebeple, bu makamda nakledeceğimiz hadis-i şeriflere bu göz ile bakmalı; hakikatleri naklettiğimiz için bizlere kızılmamalıdır. İnşallah bu hadis-i şerifler gafil kafaya bir tokmak olur ve kişinin namaza başlamasına bir vesile olur.

İbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu; “Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.” (Mecmâü’l-Evsat, 3:154, (2313.) İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir)

Ebu’d-Derda (r.a) şöyle dedi: “Dostum Muhammed (s.a.v) bana şöyle tavsiyede bulundu. Parça parça kesilsende, yakılsanda Allah ‘a ortak koşma ve farz olan namazı bilerek terk etme. Kim ki farz olan namazı bilerek terk ederse Allah ‘ın koruması ondan uzaklaşmıştır.” (Müsned:5/238, El-Bani Sahihi ibn Mace:3529, Beyhaki)

Abdullah bin Kurt radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;  “Kıyamet günü kul, ilk önce namazdan hesaba çeki­lecektir. Namaz düzgün ise diğer ameller de düzgün olacaktır. Eğer namaz bo­zuk ise diğer ameller de bozuk olacaktır.” Taberâni, Terğib

Hz. Nevfel bin Muaviye radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kim, bir namazı kazaya bırakırsa, sanki onun çoluk çocuğu ve malı mülkü elinden alınmış gibidir.” İbni Hibban



Evet dünyada kaybettiği en ufak şeylere üzülen insan namazı terk etmekle neleri kaybettiğini bir bilsen.

Abdul­lah b. Ömer (r.a.)’dan nakledilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “İkindi namazını kaçıran kimse sanki ailesi ve malı helak edilmiş kimse gibidir.” (Camiu’l Ehadis)

Ey namaz kılmayan kişi! Sadece ikindi namazını kılmamakla nasıl bir zarar ettiğini anladın mı? Ailen ve malın helak edilmiş kadar!..

Hz. Ebû Ûmâme radıyallahu anh’dan rivayet edilen başka bir hadis-i şerifte Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;  “Allahu Teâlâ’nın bir kula iki rek’at namaz kılması için tevfik vermesinden daha üstün bir şey yoktur. Kul namazla meşgul olduğu sürece başı üzerine iyilikler ve hayırlar saçılır.” (Müsned)

Cabir ibni Abdullah (r.a)dan rivayet edilmiştir  Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kişiyle küfür arasında namazın terki vardır.” (müslim,ebu davud, tirmizi,ibni mace,müsned)

Sevban radıyallahu anh dan rivayet edilmiştir Resulullah s.a.v. den şöyle buyurdular: “Müslüman kul ile kâfirlik ve iman arasında sadece namaz vardır, Müslüman bir kişi namazı terk ettiği zaman kesinlikle Allaha şirk koşmuş olur.” Bu hadisi hibetullah taberi sahih bir isnatla rivayet etmiştir.

Cabir  İbn-i Abdullah (r.a.)’dan nakledilmiştir, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Cennetin anahtarı namazdır, namazın anahtarı da abdesttir.” (Müsned)


O halde kim cennetin anahtarını almak isterse namazını kılsın ve o anahtar ile cennetin kapısını açsın. Ve namaz kılmayan kişi de namazı terk ederek neyi kaybettiğine dikkat etsin!..

Abdullah ibn-i Amr ibn As (ra)’den rivayet edilmiştir: Bir gün Rasulullah (sav) ‘namaz’dan konuştu. Buyurdu ki: “Her kim şu beş vakit namazı eksiksiz kılarsa namazı, kıyamet gününde ona bir aydınlık, hakkında delil ve kurtuluş olur. Her kim de bu beş vakit namazı gereği gibi kılmazsa kıyamet gününde Karun’la, Haman’la, Firavun’la ve Ubeyy ibn-i Halefle birliktedir.” (Müsned: 2/169, Darimi: 2/301, İbn-i Hibban: 1448)

Bu hadis-i şerifin şerhinde şöyle denilmiştir: Namaz kılmayanın bu dört kişiden biriyle bulunmasının sebebi şudur: Kişi malı ile oyalanırken namazını kılmamışsa, servet sahibi Kârun’a benzemiştir, onunla haşredilir. Eğer saltanatı onu alı koymuşsa Firavun’a benzemiştir, onunla haşredilir. Eğer vezirliği veya idareciliği namaz kılmasına engel olmuşsa, vezir Hâman’a benzemiştir, onunla haşrolunur. Eğer namaza ticareti mani olduysa, Mekkeli tacir Übey b. Halef’e benzemiştir, onunla bir arada bulunur.

Ey namazın kıymetini anlamayan nefsim! Acaba öğlenin sıcağına dayanamayan sen, yakıtı insanlarla taşlar olan ateşe nasıl sabredeceksin!? Kârun, Firavun, Hâman ve Übey b. Haleflerin de içinde bulunduğu kat kat artan azaba nasıl tahammül edeceksin!?

Cenab-ı Hak Mâun suresinde şöyle buyurmuştur: “Veyl o namaz kılanlara ki, onlar namazlarında gafildirler.”

Bu ayet-i kerimede geçen “Veyl” lafzı hakkında Ata b. Yesar hazretleri şöyle der: “Veyl, cehennemde bir vadidir ki, oraya dağlar konsa hararetinin şiddetinden eriyiverirler.”



İbn-i Abbas hazretleri de şöyle der: “Veyl, cehennemde bir vadinin adıdır. Cehennem onun yüksek hararetinden Allah’a sığınır. Burası namazı vaktinde kılmayanların meskenidir.”

Yine Cenab-ı Mevla Meryem suresinde şöyle buyurmuştur: “Sonra onların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular; onlar yakında Gayya’ya gireceklerdir.”

Ayet-i kerimede geçen “Gayya” hakkında bazı müfessirler şöyle demişlerdir: “Gayya” cehennemdekilerin irin ve yaralarının aktığı bir takım kuyulardır.”

İbn-i Mesud hazretleri bu ayet-i kerimenin tefsirinde şöyle der: “Bu cezaya çarptırılacak kimseler, namazlarını tamamen terk edenler değillerdir. Onlar namazlarını vaktinden sonra kılanlardır.”

Tabiînin büyüklerinden Said b. El-Müseyyeb hazretleri de şöyle demektedir: “Bu cezaya çarptırılacak olanlar, namazlarını vakitlerinde kılmayanlardır. Bu halinde ısrar eden kimse tövbe etmeden ölürse Allah-u Teâlâ onu ‘Gayya’ ile cezalandırır. Gayya, cehennemde dibi çok derin ve harareti pek şiddetli olan bir vadidir.”

Ebu Hüreyre hazretlerinden nakledilen İsra hadisesinin bir yerinde ise namaza karşı ağır davrananlar hakkında şöyle bir bahis geçmektedir: “…sonra Nebi (s.a.v.) başları taşla ezilip kırılan bir topluluğun yanına uğrar. Bunların başları taşlarla ezilir, akabinde başları yeniden eski durumlarına getirilir ve işkence böyle sürer. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sorar: ‘Ey Cibril! Bunlar kimdir?’ Cebrail (a.s.) cevap verir: ‘Bunlar farz namazlarına karşı ağır davrananlardır.’” (Münzirî hadisin Hasen olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca bu hadis Buharidede geçmektedir.)

Ey namazını kılmayan kişi! Bir düşün… Namazı vakti çıktıktan sonra kılan kişinin cezası böyle ise, acaba namazı hiç kılmayanın cezası nasıldır? Bu cezalar seni korkutmuyor mu? Yoksa ahiretin varlığından şüphen mi var? Ya da namazın İslam’ın bir farzı olduğundan mı habersizsin? Eğer namaz kılmamaya hemen tövbe edip namaza başlamazsan seni ahirette ne kurtarır? Bu azaplara nasıl dayanırsın? Gözünü aç ve seni bekleyen azabı gör; gör ve aklın varsa titre!..

Hz. Ömer radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Namaz dinin direğidir.” Hilyetûl Evliya, Cami’ûs Sağir

Ey namazını terkeden kişi! Namazı terk etmekle dinini yıktığının farkında mısın?

İbni Abbas (r.a.)’dan nakledilmiştir, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Resulullah (s.a.v) bir gün ashabına: “İlâhî! Aramızdan kimseyi şaki ve mahrum eyleme.” diye dua ediniz dedi ve sonra: “Şaki ve mahrum kimdir bilir misiniz?” diye sordu. Sahabeler: “Kimdir ya Resulallah?” dediler. Efendimiz (s.a.v.): “Namaz kılmayan!” buyurdu. (İbni Hacer “Ezzevacir” / Ebu’l-Leys Semerkandi “Kurretü’l Uyun”)

Hz. Ebû Katâde radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi kudside Allahu Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu naklediyor; “Ben ümmetine beş vakit namazı farz kıldım. Ve kendi kendime söz verdim ki, kim (benim yanıma) beş vakit namazı vaktinde kılmaya özen  göstererek gelirse, onu Cennet’e koyacağım. Kim de namazlara dikkat göstermezse Benim onun için bir sözüm yoktur” ( Ebû Dâvûd)


Ey namazını kılmayan kişi Allah’ın bu vaadini duyduktan sonra namazı kılmamak onu vaadinde ittiham etmek ve bu vaadi küçük görmek değilmi dir. Gel bu vaade kulak ver yoksa yarın çok geç olabilir.

Hz. İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kim namazı terkederse, Allah kendisine gazab etmiş olduğu halde O’na kavuşur.” Bezzar, Taberâni, Mecma’uz Zevâid

Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir kabrin yanından geçerken, “Bu kimin kabridir?” buyurdu. Sahâbe-i Kiram radıyallahu anhum, “Falancanın kabridir” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Bu kabirdeki kimseye göre iki rek’at namaz kılmak, sizin diğer bütün dünyalıklarınızdan daha sevimlidir.” Taberâni, Mecma’uz zevâid

Evet iki rek’at namaz kılmak, dünyanın bütün mal ve mülkünden daha kıymetlidir. Bu, kabre girince daha iyi anlaşılacaktır. Marifet ise bunu dünyada iken anlamaktır.

Hz. Ebû Zerr radıyallahu anh diyor ki: Bir defasında Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kış mevsiminde dışarı çıktı. Ağaçlardan yapraklar dökülüyordu. Bir ağacın dalından tutunca ağacın yaprakları daha çok dökülmeye başladı. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “Ey Ebû Zerr” dedi. Ben, “Buyur yâ Rasûlallah!” dedim. Efendimiz  sallallahu aleyhi vesellem, “Müslüman bir kul, Allah’ı razı etmek için namaz kılarsa, onun günahları şu yaprakların, bu ağaçtan döküldüğü gibi dökülür.” Müsned’i Ahmed

Hz. Aişe radıyallahu anhadan rivayet edilmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem sabah namazının iki rek’at sünneti hakkında şöyle buyurdu; “Şüphesiz iki rek’at bana bütün dünyadan daha sevgilidir.” Müslim

Ebu Hureyre (ra)’den rivayet edilmiştir: Rasulullah (sav) buyurdu ki: “Adem oğlu secde ayetini okuyup secde ettiği zaman şeytan ağlayarak uzaklaşır ve şöyle der: Helak oldum. Adem oğlu secde etmekle emrolundu da secde etti ve cennet onun oldu. Halbuki ben de secde ile emrolunmuştum fakat ben secde etmekten yüz çevirdim. Artık ateş benim içindir.” (Sahih-i Müslim: 81 rivayet edilmiştir)


Ey günde beş defa namaz ile emrolunan kişi unutma ki iblis bir defa secdeden yüz çevirmekle lanetlendi ve cenneten kovuldu. Peki biz beş vakit namazı terk edersek acaba sonumuz ne olur?

Hz. Ebû Fâtıma radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Diyor ki; Peygam­ber sallallahu aleyhi vesellem bana, “Ey Ebû Fâtıma! Sen eğer (ahirette) benimle bu­luşmak istiyorsan secdeleri çoğalt (yani bol bol namaz kıl.)” Müsned’i Ahmed

Ey namazını kılmayan kişi peygamberin kızına yaptığı bu nasihate kulak ver. Peygamberin kızı bile ahirette onunla beraber olmak için secdeleri çoğaltmak yani çok namaz kılmak zorunda iken, namazı terk etmekle nasıl bir akıbetin bizleri beklediğini bil  ve ayıl.
Pin It

18.07.2012






 ORUÇ VE FAYDALARI
    Ramazan ayında oruç tutmak İslam'ın beş şartından biridir. Oruç, niyet ederek tan yerinin ağarmasından itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsi ilişkide bulunmamak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.
    Peygamberimiz oruç tutanlar için şu müjdeyi veriyor: "Kim inanarak ve mükafatını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."(El-Buhari, Savm:7)
    Oruç,ancak Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için tutulur. Oruç, iyi bir irade terbiyesidir: İnsanlara iyi huylar ve ahlak güzelliği sağlar, insanı olgunlaştırır. Oruç, aynı zamanda müslümanı günah işlemekten ve cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır. Acıma duygusunu geliştirir, sağlığımızın korunmasına yardımcıdır, nimetlerin değerini bildirir, olaylar karşısında sabırlı olmayı öğretir.
    Yüce Allah bir hadisi kudsîde "Oruç benim içindir, o'nun mükafatını da ben veririm" buyurmuştur (Müslim, Siyam;30).
    RAMAZAN ORUCU VE ORUÇ ÇEŞİTLERİ
    Ramazan orucu müslümanakıllı ve ergenlik çağına gelmiş kimselere farzdır. Ramazan orucu, kameri aylardan Ramazan ayının bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur.
    Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacağını kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmiş olur. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimse de oruca , niyet etmiş sayılır. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'ın yarınki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur.
    Beş çeşit oruç vardır:
1. FARZ ORUÇ: Ramazan orucunun edası ve kazası farzdır. Keffaret oruçlarının tutulması da farzdır.
2. VACİP ORUÇ: Adak oruçları ile bozulan nafile orucun kaza edilmesi vaciptir.
3. SÜNNET ORUÇ: Kamerî aylardan Muharrem ayının 9-10 veya 10-11. günlerinde oruç tutmak sünnettir.
4. MÜSTEHAP ORUÇ: Kameri ayların 13. 14. 15. günleri ile her haftanın Pazartesi ve Perşembe günleri, Şevval ayında 6 gün oruç tutmak müstehaptır.
5. MEKRUH ORUÇ: İki türlü mekruh oruç vardır:
a) Muharrem ayının sadece 10. günü, yalnız Cuma veya Cumartesi günleri oruç tutmak, iki orucu iftar etmeksizin birbirine eklemek veya senenin tamamını oruçlu geçirmek "TENZÎHEN MEKRUH"tur.
b) Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının 4 günü oruç tutmak "TAHRÎMEN MEKRUH"tur.
    RAMAZAN'DA ORUÇ TUTAMAYANLAR NE YAPARLAR?
    Oruç tutmayacak kadar hasta olanlar, hastaya bakanlar, Ramazan ayında yolculuk yapanlar, gebe veya emzikli olanlar, aşırı yaşlılar ve düşkünler, aybaşı hali veya loğusalık halinde bulunan kadınlar Ramazan ayında oruç tutmazlar. Bunlardan:
a) Aybaşı hali veya loğusalık halinde olan kadınlar ile emzikli ve gebe olan kadınlar, bu özürleri sona erdikten sonra ve Ramazan ayı dışında oruçlarını kaza ederler.
b) Yolcular, yolculukları bitince oruçlarına başlarlar. Ramazan ayında tutamadıkları oruçlarını Ramazan ayından sonra tutarlar.

    ORUCA NE ZAMAN VE NASIL NİYET EDİLİR
    Orucun sahih olması için niyet etmek şarttır. Niyetsiz oruç makbul değildir.
    Ramazan orucuna, akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki:
    Normal olarak oruca, sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.
    Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez. Ramazan ayında tutulamayan orucu, başka günlerde kaza ederken niyetin geceleyin «tan yeri ağarmadan önce» yapılması gerekir. Keffaret oruçları da böyledir. Bu oruçlara imsaktan sonra niyet edilmez.
Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: "Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarınki orucuna" diye söylemelidir.
    ORUÇ NASIL TUTULUR
    Oruç, imsâk vaktinde başlar. Oruca niyet eden kimse bu vakitten itibaren herhangi bir şey yiyemez, içemez ve orucu bozan şeyleri yapamaz. Bu durum akşam güneş batıncaya kadar devam eder. Güneş battıktan sonra yiyip içmek sûretiyle orucunu açar. İşte niyet ederek, imsâk vaktinden akşam güneş batıncaya kadar yememek, içmemek, ve orucu bozan şeylerden sakınmakla bir günlük oruç tutulmuş olur.
    ORUCU BOZUP KAZA VE KEFFARET GEREKTİREN HALLER
    Oruçlu olduğunu bildiği halde kasden;
    1- Yemek, içmek, (ister gıda maddesi, isterse ilaç olsun)
    2- Cinsi ilişkide bulunmak.
    3- Sigara içmek
    Orucu bozar, kaza ve keffareti gerektirir.
   Kaza: Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır.
   Keffaret: Bozulan bir gün orucun yerine iki ay veya altmış gün peşpeşe oruç tutmaktır.
    Ramazan ayında niyet ederek oruca başlayan bir kimse özürsüz olarak bile bile yiyip içse veya cinsi ilişkide bulunsa orucu bozulur. Bozulan bu orucun gününe gün kaza edilmesi, ayrıca oruç özürsüz olarak ve bile bile bozulduğu için de keffaret tutması gerekir.
    Başlanan bir orucu bilerek bozmanın dünyadaki cezası keffarettir. Yani altmış gün birbiri ardınca oruç tutmaktır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lazımdır. Kadınlar keffaret orucu tutarken araya giren âdet günlerini tutmazlar, âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek altmış günü tamamlarlar.

   ORUCU BOZUP YALNIZ KAZAYI GEREKTİREN ŞEYLER 
1) Yenmesi mutad olmayan ve ilaç olarak da kulanılmayan şeyleri yutmak, (toprak, kağıt, pamuk gibi)
2) Buruna ilaç çekmek,
3) Kulağın içine yağ damlatmak,
4) Abdest esnasında ağzına ve burnuna su alırken kendi elinde olmayarak boğazına su kaçmak,
5) Ağzına aldığı renkli ipliğin boyası tükrüğe geçip, boyanan bu tükrüğü yutmak,
6) Zorla orucu bozulmak,
7) Ağız dolusu kusmak, (Kendi isteği ile)
8) Akşam vakti girmediği halde, akşam oldu zannederek iftar etmek,
9) İmsak vakti geçtiği halde, İmsak'a daha vardır zannederek yemek.
10) Kendi iradesi olmaksızın ağzına kar ve yağmur tanesi kaçan ve bunu yutmak
11) Meşru bir özür sebebiyle; makadından şırınga (iğne) yaptırmak
    ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER
1) Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, (unutarak yiyip içerken oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzını yıkayıp oruca devam eder, oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur.)
2) Kulağına su kaçmak,
3) Göze ilaç damlatmak,
4) Gece yıkanması gerekirken sabahleyin yıkanmak,
5) Kendi isteği olmayarak kusmak,
6) İhtilâm olmak, (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek)
7) Kan aldırmak,
8) Kendi isteği olmayarak boğazına toz, duman girmek,
9) Ağzındaki tükrüğü yutmak.
10) Yemeksizin herhangi bir maddenin tadını boğazında hissetmesi
11) Nohut tanesinden daha küçük olan ve dişler arasında bulunan yiyeceği yutmak.

    ORUÇLUYA MEKRUH OLAN HUSUSLAR
1- Bir şeyi dilinin ucuyla gereksiz yere tatmak
2- Lüzumsuz yere bir şey çiğnemek
3- Sakız çiğnemek
4- Kendisinden emin olmayan bir kişinin hanımını öpmesi, boynuna sarılması, kucağına alması.
5- Tükrüğü ağızda biriktirip yutmak
6- Kan aldırmak
7- Kendini zayıf düşüreceğini tahmin ettiği yorucu bir işte çalışmak.
8- Ağzına su alıp çalkalamak
    Fıtır Sadakası
    Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisab miktarı malı (80.18 gr. altın) veya onun değerinde parası olan müslümanın fıtır sadakası vermesi vacipdir. Buna kısaca "Fitre" denilir. Fıtır sadakasının vacip olması için zekâtta olduğu gibi malın üzerinden bir yıl geçmesi ve artıcı nitelikte olması şart değildir.
    Fitre, Ramazan ayında fakirlere verilen bir sadakadır. Bayramdan önce verilmesi iyidir. Bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Dini ölçülere göre zengin olan kimsenin, hem kendisinin, hem de erginlik çağına gelmemiş olan çocuklarının fitrelerini vermesi vaciptir.
Fitre Şu Dört Cins Yiyecek Maddesinden Aşağıdaki Miktarlarda Verilir:
Cinsi:                                                 Miktarı:
1– Buğday                                        1460 Gram
2– Arpa                                            2920 Gram
3– Kuru üzüm                                    2920 Gram
4– Hurma                                         2920 Gram
    Bu gıda maddelerinin kendileri verilebileceği gibi para olarak değerleri de verilir. Hangisi fakirin yararına ise onu vermek daha uygundur. Bir fitre yalnız bir fakire verilir, ikiye bölünmez. Bir fakire birden fazla fitre verilebilir. Fitre niyet edilerek verilir. Ancak bunun fitre olduğunu fakire söylemek gerekmez. İçinden niyet etmesi yeterlidir.
    Zekât hangi fakirlere verilirse fitre de onlara verilir. Bir özürden dolayı ramazanda oruç tutmayanlar da, nisap miktarı mal veya paraya sahip iseler fitrelerini vermekle yükümlüdürler.
    Varlıklı müslümanlar fitre vermek suretiyle fakirlere bayram sevincini tattırırlar. Böylece, hem borcunu ödemiş, hem de sevap kazanmış olurlar. Fitre vermek, orucun kabul edilmesine, ölümün şiddetinden ve kabir azabından kurtulmaya vesile olur.

Pin It



ABDEST

    Abdest, belli organları usulüne uygun olarak yıkamak ve meshetmek suretiyle yapılan bir temizliktir.
    Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün pislik ve mikroplardan uzak kalmak için İslam'ın emrettiği önemli bir ibadettir. Mikrobun en kolay ürediği yer ağızdır. Ağızdan başlayarak el, yüz ve ayakların günde beş defa temizlenmesi İslam'ın temizliğe verdiği önemi gösterir. Böylelikle İslam yüzyıllar önce temizliğin üzerinde durup insanoğlunu maddî-manevî her türlü pislik ve mikroptan korumayı hedeflemiştir. Bunun yanında abdest alan bir insan, kendini manen temiz ve rahat hisseder ve bu güzel his ve temiz duyguyla Allah'a ibadete durur. Bu da ruhun temizliğini sağlamaktadır. İnsanın yaratılış gayesi olan Allah'a kulluk böyle bir temizleme ameliyesi ile başlayınca insanoğluna vereceği zevk ve rahatlığın değeri sonsuzdur.
İnsan abdestle bedenen ve manen temizlendikten sonra Allah'ın huzuruna çıkar. Böyle bir temizlenme ile günlük bütün yorgunlukları ve yükleri geride bırakır.
    Abdest almakla, dünyevî ve uhrevî bir çok fazilet ve güzellikler elde edilir. Hz. Peygamber (s.a.s.) abdestle ilgili olarak şöyle buyururlar;
    "Bir müslüman abdest alıp yüzünü yıkadığında, yüzündeki azaların işlediği bütün günahları; el ve ayaklarını yıkadığında el ve ayaklarıyla işlediği bütün hata ve günaları, su damlalarıyla beraber akıp gider ve kendiside tertemiz olur. Hatta kirpik ve tırnak diplerindeki günahlarından eser kalmaz. Adap ve erkanına uymak suretiyle abest alıp kıbleye dönerek: "Eşhedü en la ilahe illallahü vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasülühü" diyen bu kul için cennet kapıları açılmıştır; o, cennet kapılarının dilediğiden içeri girer. "(Müslim Tahare, 32, 33; Tirmi Tahare, 2).
    Abdestsiz Olarak Yapılması Yasak Olan Hususlar:1- Namaz kılmak.
2- Kur'an-ı Kerim'e el sürmek.
3- Tilavet secdesi yapmak.
4- Cenaze namazı kılmak.
5- Kabe'yi tavaf etmek.

    Abdestin Farzları
1 - Yüzü Yıkamak
    
Yüzün bir defa yıkanması farzdır. Yüzün sınırları, saçın bittiği yerden sakal veya çene altına, kulakların köklerine kadar olan bölümdür. Gözlerin içine suyun ulaştırılması gerekmez. Ancak abdest alırken gözler sıkılmaz, tamamen açık bırakılmaz. Normal bir şekilde yüz yıkanır. Dudaklar yumulduğu zaman, dışarda kalan kısımlar yüzün sınırlarıdır. Sakal, bıyık ve kaşın altına suyu ulaştırmak gereklidir.
2- Kolları Yıkamak
    
Parmak uçlarından kol dirseklerine kadar -dirsekler de dahil- olan kısmı bir defa yıkamak farzdır. Eğer iğne ucu kadar kuru bir yer kalırsa veya tırnağının altına suyu geçirmeyecek (hamur, boya, çamur vb.) bir madde bulunursa, abdest alınmış sayılmaz. Ancak boyacıların tırnaklarındaki boyalardan kaçınmanın mümkün olmamasından dolayı bunlar abdeste zarar vermez. Tırnaklar parmak uçlarından dışarı taşacak kadar uzamış olursa o fazlalığı da yıkamak gerekir. Bir kimse abdest aldıktan sonra bu uzamış tırnağı keserse abdestini yenilemesi gerekmez. Parmakta yüzük var ve bu geniş ise abdest alırken bunu oynatmak sünnet, eğer yüzük dar ve altına su geçirmeyecek kadar parmağa oturmuşsa onu oynatmak farzdır.
3- Başı Meshetmek
    
Mesh, sözlükte eli bir şeyin üzerinden geçirmek demektir. İbadet hukukunda ise suyun bir vücut organına isabet etmesidir. Başın meshedilmesindeki farz oranı alın miktarıdır. Bu miktar ise başın dörtte biridir. Meshederken üç veya daha fazla parmağı kullanmak gerekir. İki parmakla yapılan mesh caiz değildir. Başa giyilen sarık veya takke üzerine meshetmek geçerli değildir. Kadınlar da baş örtüleri üzerine meshedemezler.
4- Ayakları Yıkamak
    
Sağlam ve çıplak ayakları topuklarıyla birlikte bir defa yıkamak farzdır. Yaralı veya mestle örtülü ayakları yıkamaya gerek olmayıp sadece meshetmek yeterlidir. Maide Süresi 6. ayette geçen topuk topuk= ka'b, ayağın iki tarafından inak kemiğine bitişik kemiktir. Rasulullah (s.a.s.): "Vay ateşten o topukların haline... " (Buhari, İlim 30; Vudü', 27,29; Müslim, Tahare, 25-28,30; Ebû Davud, Tahare, 46) buyurduğu ve ayakların tamamen yıkanmasını emrettiği bilinmektedir. Bir kimsenin ayağında yarık varsa ve o yarığa su sızdırmayan bir ilaç sürülmüşse, o kimse ayağını yıkadığı zaman, su yarığın altına geçmezse bu durumda su, ayağa zarar verecekse abdest yerine getirilmiş sayılır ve bu caizdir. Ancak su zarar vermiyorsa abdest tam olarak alınmış sayılmaz. Dolayısıyla zarar vermediği takdirde yarıklara su ulaşacak şekilde yıkamak gereklidir.

    ABDESTİN SÜNNETLERİ
 1- Abdeste başlarken "Euzu ve Besmele" çekmek.
 2- Abdeste niyet etmek.
 3- Önce bileklere kadar elleri yıkamak.
 4- Misvak kullanmak veya dişleri parmakla ovalamak.
 5- Ağıza ve burna üçer defa su vermek. (mazmaza ve istinşak)
 6- Kulakları, boynu mesh etmek.
 7- Başın tamamını mesh etmek.
 8 - Yıkanması gereken uzuvları üçer defa yıkamak.
 9- Abdeste organları ara vermeden yıkayarak devam etmek.
10- Sırayı bozmamak.
11- Abdest almaya sağ taraftan başlamak

    ABDESTİN EDEBLERİ
1- Abdest alırken başkasından yardım istememek.
2- Abdest alırken suyun sıçramaması için dikkatli davranmak.
3- Kıbleye doğru yönelmek.
4- Gereksiz yere konuşmamak.
5- Niyet ederken dil ile niyet etmek.
6- Her uzvu iyice ovmak.
7- Abdest dualarını okumak.
8- Kullanılmış su ile abdest almamaya dikkat etmek.
9- Her uzvu yıkarken niyeti korumakla birlikte "Bismillah" demek.
10- Kulağı meshederken serçe parmaklarının uçlarıyla kulak deliklerini meshetmek.
11- Burna ve ağıza suyu alırken sağ eli kullanmak.
12- Sol el ile sümkürmek.
13- Özür sahibi olmayan kimsenin namaz vaktinden önce abdest alması.
14- Abdest bittikten sonra kıbleye karşı ayakta kelime-i şehadet getirmek ve dua yapmak, biraz su içmek.
15- Durgun ve akarak yer değiştiren sular ile birikinti halindeki sulara ve Kıble'ye karşı abdest bozulmaz.
    ABDESTİ BOZAN DURUMLAR   1- İdrar veya dışkı yollarından yani ön ve arkadan herhangi bir şeyin çıkması. (İdrar, dışkı, yel, vedi, mezi, meni, kurt vb.)
    2- Aklın idrak gücünü gideren hususlar; uyumak, bayılmak, delirmek, sarhoş olmak vs.dir. Ancak oturduğu yerde kıpırdamadan uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz.
    3- Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya sarı su çıkması ve etrafına yayılması. Ağızdan akan kana bakılır, şayet bu kan tükrük kadar veya tükrükten fazla ise abdesti bozulur.
    4- Ağız dolusu kusmak.
    5- Cinsi münasebette bulunmak.
    6- Tam olarak cinsi ilişki olmasa bile kadın ve erkeğin çıplak ve ince bir elbise ile vucutlarının veya tenasül uzuvlarının birbirine değmesi.
    7- Teyemmüm yapan kimsenin su bulması.
    8- Namazda sesli gülmek.
   ABDESTİ BOZMAYAN DURUMLAR
    
1- Kişinin ön veya arka yollarından başka vücudunun herhangi bir yerinden kan çıkıp, bir damla halinde kalması.
    2- Kabuk bağlamış bir yaranın kan çıkmadan kabuğunun düşmesi.
    3- Yaradan, burundan yahut kulaktan bir vücud kurdunun düşmesi.
    4- Tenasül uzvuna (cinsi organına) el sürmek.
    5- Kadın vücudunun herhangi bir yerine dokunmak.
    6- Ağız dolusu olmayan kusuntu.
    7- Ağızdan çıkan balgam.
    8- Oturduğu yerde veya namazda uyumak.
    9- Ağlamak.
Pin It